Yeni Adres

Yeni Sitemiz www.gezginimgezgin.com Adresine Taşındık.

Birazdan Güncel Sitemize Yönlendirileceksiniz.

11.02.2016

Kamboçya Gezi Rehberi


Kamboçya son yıllarda Uzakdoğu'da özel  ilgi gören çok sayıda turist çeken bir ülke. Ülkeye gidenler  mutlaka Dünya'nın en büyük ve en  önemli tapınaklar bölgesi Angkor Wat'ı ziyaret etmektedirler. Bu tapınaklar ülkenin gurur kaynağıdır.Öyle ki dünyada  bayrağının üzerinde resim olan tek ülke olarak Kamboçya'nın   bayrağında  Angkor Wat resmi yer almaktadır.


Kamboçya  Hakkında Genel Bilgi

Kamboçya bir  Güney Doğu Asya ülkesidir. Kuzeybatı'da Tayland, kuzeydoğu'da Laos ,doğuda Vietnam komşu ülkeler olarak yer almaktadır.




Ülkenin yüzölçümü  181.035  km2
Nüfus:14,8 milyon (2009 Tahmini)
Dil: Khmerce
Din: Halkın % 95'i Budist,
Yönetim Şekli:: Krallık - Üniter Parlamenter Monarşi
Para Birimi: Riel
Parasının Değeri: Ocak / 2016 yılında ülkede bulunduğumuz tarihteki kur.
1 $ = 4.000 Riel
1 TL= 1300  Riel
Dolar  yaygın olarak kullanılmaktadır. 
İklim: Ülkede iki mevsim bulunmaktadır. Kasım ve Nisan ayları arasında kuru sezon, gezmek için de en uygun zamandır. Mayıs ve Ekim ayları arasında yağışlı bir dönem görülmektedir. 
Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 
2.082 dolar, oldukça düşük bir rakam


Ülke 10-13. yüzyıllar arasında büyük Angkor İmporatorluğu'nun bir parçası iken Sonraki yıllarda  Fransız kolonisi olmuştur.  1941-1945 yılları arasında   Japon işgali altında kalan ülke, 1953 yılında bağımsızlığını kazanmış, Ülkenin tarihinde   Kızıl Khmerler yönetimi altındaki  1975-1979 yılları arası trajik bir dönemdir. Kızıl Khmerler ülkeyi tarım ülkesi yapmak için insanları zorla kırsal alanlara göçe zorlamış, eğitimli, nüfusu özellikle entellektüel kişileri, bilim adamları ve   sanatçıları ağır işkencelerle öldürmüşlerdir. Sadece gözlük takmak bile katledilmek için bir neden sayılmıştır. Ülkede 3 milyonun üzerinde kişi katledilmiştir.Kızıl Khmer'lerin iktidarı  1979 yılında Vietnam'ın Kamboçya'yı işgali ile son bulmuştur. . 

Kamboçya'ya Ulaşım

Myanmar Yangon'dan Bangkok aktarmalı rahat bir yolculuk ile Kamboçya'nın Siem Reap şehrine ulaştık. Son derece küçük bir hava alanı bizi karşıladı. İlk kez pistte uçaktan inip yürüyerek hava alanının içine girdik. Uluslararası bir hava alanında bu durum gerçekten küçük bir yere geldiğimizi gösteriyordu.




Hava alanından şehre  ulaşım için bir büro ayrılmış.  Taksi, tuk tuk, motor  binmek istediğiniz araca göre farklı fiyatlar belirlenmiş. Biz tuk tuk kiralamak istedik. Şehrin her yerine tuk tuk 5 dolar idi. Hava alanında şehre ulaşımını sağlamak için para bozdurmuştuk ancak şaşırtıcı olan, her şeyin fiyatı dolar olarak veriliyor. Hiç kimse yerel para istemiyor. Taksi fiyatları da dolar olarak isteniyordu. 

Tuk Tuk Uzakdoğu'da çok yaygın kullanılan bir ulaşım aracı. Sıcak ve yağmur olmayan bir mevsim olduğu için onunla dolaşmak bize keyifli geliyordu.  Bangkok'ta da kullanmıştık. Ancak Kamboçya'da  daha yaygın, toplu ulaşım yok, her yere tuk tuk ile gidebiliyorsunuz. Fiyatı da çok uygun. İsterseniz 15-20 dolara bütün gün sizi gezdirecek bir tuk tuk kiralayabilirsiniz.


Bizi hava alanından alan tuk tuk şöförü ertesi gün Angkor Wat'ta   20 dolara tüm gün gezdirebileceğini söyledi. Bize de bu rakam uygun gelmişti. Ancak otele geldiğimizde resepsiyonda bu turun 15-17 dolara yapılabileceğini görünce şöför Kim ile pazarlık yaptık ve ertesi gün için 15 dolara anlaştık.

İlk gece  Apsara dans gösterisi olan bir restoranda yemek yemek istediğimizi otelde söyledik. Resepsiyonist bize bir reservasyon yaptı. Yemek ve dansın ücreti kişi başına 10 dolar.  Restoran çok büyük, güzel temizdi.

Kamboçya mutfağı çok zengin. İlk gece açık büfe restoranda tüm çeşitleri bir arada görmek çok keyifliydi. Kamboçya mutfağında tattığımız lezzetleri ayrı bir yazımda okuyabilirsiniz.

Kamboçya Sokak Lezzetleri tıklayınız.




En az 400 kişilik restoranda nerede ise tüm masalar turistler ile dolu idi. Uzakdoğu'da açık büfede tüm bölge yemeklerini görmek ve seçmek hoşumuza gitti. Saat 18.30 da yemek başlamıştı. Tam iki saat sonra Kamboçya'ya özgü geleneksel Apsara  dansı başladı. Daha çok bayan dansçılar var. Sadece maymun rolünde bir erkek dansçı var. Dans eden kızlar zarif el ve ayak hareketleri ile dans ediyorlar, parlak kıyafetleri ve kafalarına taktıkları ilginç başlıkları var.


Siem Reap aslında küçük bir kasaba imiş. Son yıllarda Angkor Wat'ın Unesco'nun dünya mirasları listesine alınması ile tüm dünyadan bu müthiş tapınakları görmek üzere turist akımı başlamış.  Birkaç yıl önce otel sıkıntısı da yaşanan şehirde şu anda otel ve restoran sayısında ciddi bir artış olmuş.


Kamboçya ucuz bir ülke. Halkın gelir düzeyi düşük. Angkor Wat'ta dinlenirken bize şal satmaya çalışan bir kadın ile sohbetimizde eşinin ne iş yaptığını kendisinin ne kadar aylık aldığını sordum.  Angkok Wat'ta çok sayıda bilet kontrol eden kişiler vardı. Onun eşi de bu işte çalışıyormuş Aylık 100 dolar alıyormuş, genç kadın da haftanın her günü hediyelik eşya satmak için çalışıyor ve ayda sadece 80 dolar alıyormuş. Yani halkın geliri oldukça düşük.


Kaldığımız oteli agoda.com sitesinden ayırttık. Avrupa'da daha çok booking.com kullanıyoruz otel ayırtmak için, ancak Uzakdoğu'da agoda sitesi daha uygun fiyat veriyor diye bu siteyi kullandık. Gerçekten de en ucuz otelimiz Kamboçya'da idi. Siem Reap'ta üç gece için odaya 62 dolar  ödedik bu da kişi başı 10 dolar demek. Otel 3 yıldızlı, temel standartlara sahip idi.
İlginç olan bu bölgede dolaşırken tapınaklara girişte hep ayakkabılarımızı çıkartmıştık. Siem Reap'ta ise otelin dış kapısında ayakkabılarımızı çıkartıp otel içerisinde ve odamızda çıplak ayakla dolaşıyorduk. Bazı küçük dükkanların önünde de ayakkabılar gördük. Demek ki burada bazı otellere, dükkanlara ayakkabı ile girilmiyor.

Angkor Wat

İkinci gün çok önemli bir gündü. Heyecan ile beklediğimiz Angkor Wat gezisi için hazırlandık. Sabah dokuzda tuk tuk şöförümüz bizi almaya geldi. Angkor Wat tapınakları şehre 5,5 kilometre uzaklıkta. Güzel geniş yollar açılmış, ayrıca çok yeşil. Yolda tuk tuk ile, motorsikletle ve bisikletlerle o yöne giden çok sayıda turist vardı.



Angkor Wat'a girmek için şehrin hemen çıkışında bilet alıyorsunuz. Bilet satış yerinde önce resminizi çekiyorlar ve hemen resimli giriş bileti hazırlıyorlar ve ileri de her girdiğiniz tapınakta görevliler bu biletleri kontrol ediyorlar. Angkor Wat'ta çok sayıda tapınak var. Her bir tapınağı gezmek isterseniz bir kaç gün zaman ayırmanız gerekiyor. O nedenle günlük, iki günlük, üç günlük veya haftalık biletler satılıyor. Biz bir günlük bilet aldık bunun için 20 dolar ödedik. Angkor Wat dünyadaki en büyük dini yapıdır. Bu tapınaklar 12. yüzyılda inşa edilmeye başlanmış. Bölge Angkor Wat  diye biliniyor. Ayrıca  Angkor Wat tapınagı en etkileyici tapınak. Günlük turda Angkor Wat tapınagından önce bazı tapınaklara uğranıyor. 

Bizim uğradıklarımız ve mutlaka görülmesi gereken tapınaklar resimlerde yer alıyor. İlk Tapınak Ta Prohm. Bu tapınak Tomb Raider filminin çekildiği tapınak. Bu tapınak doğanın gücünü gösteriyor. Yüzlerce yıllık dev ağaçlar tapınakta taşları, sütunları sarmış durumda..



İkinci tapınağımız Bayon , Angkor Wat'tan sonra en çok ilgi çeken tapınak. Tapınakta 49 kule ve yüz ifadeleri var. Tapınağın dıştan görünüşü ve içerisinde yer alan Buda heykeli resimlerde yer almaktadır.





Nihayet bölgedeki en önemli tapınak Angkor Wat'a ulaştık.



Tapınakta Buda heykelinin önünde ibadet eden çocuklar ve annesi



Güneş batımı Angkor Wat'ın önünde yeşil alanda izlemek mümkün, ancak asıl izlenmesi gereken yer Phnom Banghek Tapınağı.

Tapınağa güneşin batmasını  izlemek için çıkan Monklar.



Bu tapınaga ulaşmak için Tuk Tuk şöförümüz  Kim, bizi yol kenarında bıraktı ve bir toprak yolu gösterdi, bu yoldan tepeye çıkacaksınız dedi. Yukarıya doğru bir sürü turist yürüyordu biz de katıldık.İki kilometreye yakın yürüdük ve tapınağı gördük. Tapınağın önünde uzun bir kuyruk ve bir tabela görüntüsü oldukça ilginçti.



Kısaca tapınağa bir anda 300 kişiden fazla kişinin çıkmasına izin vermiyorlardı. Şans mı şansızlık mı bilemem, eğer hava açık ve güneşin batışı güzel izlenecek olsa geç kalmıştık ve tapınağa çıkma şansımız olmayacaktı. Hava hafif bulutlu olduğu için tapınağa çıkanların bir kısmı aşağıya iniyordu böylece inenlerin yerine uzun süre kuyrukta bekleyip belirli sayılarla yukarı çıkılmasına izin veriyorlardı. Havanın puslu olması şanssızlığımız idi, şansımız ise o kadar yol yürüyüp puslu bir havada da olsa tapınağın üstüne çıkanlar  arasına katılabilmemiz oldu.
.



Güneşi batırdıktan sonra Siem Reap'a geri döndük. Akşam gece pazarının olduğu bölgeye gittik. Siem Reap'ta gece pazarı çok ünlü. Pazar geniş bir alana yayılmış, Kamboçya'ya özgü ürünler satılıyor.

Pazarın çevresinde de çok sayıda restoran, bar ve sokakta yemek için yerler var. Bölge akşam çok canlı, her ülkeden Angkor Wat'ı görmeye gelen turistler bu bölgede geziyor.



Hatta gün sonunda açık havada gece masajı yaptıranları da görmek mümkün.



Gece pazarı otelimize de çok yakın olduğu için yürüyerek buraya ulaştık.


Üçüncü günü Siem Reap şehrini gezmeye ayırdık. Yukarıda da yazdığım gibi şehir Angkor Wat'a gelenlerin konakladığı bir yer. Tüm oteller, restoranlar, tuk tuk lar bu amaçla düzenlenmiş. Kamboçya uzun yıllar Fransız kolonisi olduğu için geniş yollara sahip ve bazı bölgelerde  vçok güzel o dönemden kalma büyük evler vardı. Ayrıca Kamboçya çok yeşil bir ülke. Şehirden geçen nehir de ayrı güzellikte doğal manzaralar oluşturuyor.



Kamboçya da üç ayrı grup İzmirli  Türk bulaşabilir mi? Evet Siem  Siem Reap'ta  yelkenci Mustafa bey yakınları ile dolaşıyordu ve  Esin'in rehberlik yapan öğrencisi Mehmet de arkadaşları ile Uzakdoğu turuna çıkmıştı. İzmirliler olarak son gece  birlikte yemek yedik  ve gezi anılarımızı paylaştık.

Phnom Penh

Kamboçya'da ikinci ve son durağımız Phnom Penh olacaktı. Phnom Penh Kamboçya'nın başkenti büyük bir şehir. Bu şehre gitmeyi tercih edenler öncelikle Khmer Gerillaların halkı katlettiği ölüm tarlalarını gezmek istiyorlar. Biz Kamboçya'nın tarihini okuşmuştuk ve böyle bir bölgeyi görmek istemediğimize karar vermiştik. Phnom Penh'e den Vietnam'a otobüsle gidebilmek için buraya gitmeye karar vermiştik. Ayrıca Kamboçya'nın başkentini de görmüş olacaktık.


Siem Reap'ta üç gecelik gezi sonrası, ertesi sabah Phnom Penh'e otobus ile gitmeye karar verdik. Büyük otobüslerin olduğu gibi daha küçük minibüslar ile de gitmek mümkündü. Küçüklerin daha rahat ve hızlı gideceğini söyledikleri için daha pahalı olmasına rağmen biz de minibüs tercih ettik. Son derece rahat bir yolculuk yaptık, gündüz yolcuğu olduğu için kırsal bölgeleri de yakından görmüş olduk.

Yeşil Kamboçya'da geniş bir yol katetmiş olduk. Yolda yol restoranlarından birinde yemek yedik.

Phnom Pehn Kamboçya'nın başkenti. Phnom Pehn 1953 yılında ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra hızla gelişmiş ve nufusu artmıştır. Ancak Kızıl Khmerlerin ülkeyi yönettiği yıllarda bu şehirde yaşayan çok sayıda entellektüel ve eğitimli nüfus katledilmiş veya şehir dışına çıkartılmıştır. Şehrin nüfusu 1970'lerde 500.000 iken, bu dönemde nüfus 50.000 kişiye düşmüştür. Başkent parti üyeleri, işçiler ve askerlerden oluşan bir nüfusa sahip olmuş. 1980'li yıllarda caddelerde arabadan daha çok inekler dolaşıyormuş. 1990'lardan sonra ülkede başlayan yeniden yapılanma çabaları ile şehir de gelişmeye başlamış. Şehrin  yolları, yapıları, parkları ile yeniden düzenlenmiş. Şu anda şehir kalabalık, canlı, hareketli, nehir kenarı çok sayıda restoran, kafe ve barlar ile bir çekim merkezi oluşturmuş..

Phnom Penh'de otelimize ulaşınca çok sevindik. Çünkü otelimiz Kralın Sarayını bakıyordu.



Aman ne stratejik yerdeyiz diye sevindik. Saray ve müze gezisini ertesi güne bırakıp nehir kıyısına gittik. Nehir kıyısında cadde çok hareketli idi.Güzel bir restorana oturmadan   önce,  iki gün sonrası için Vietnam Hoi Chi Ming şehrine otobüs biletimiz aldık benim çantama biletleri koyduk. Ülkeden ülkeye geçiyoruz ve kaliteli otobüse ödediğimiz rakam sadece 12 dolar oldu. Ben de hayatımda ilk kez iki ülke sınırını karayolu ile geçeceğim için çok mutlu idim. Şehrin hareketi canlılığı, ertesi gün   saray gezisi bir sonraki gün yeni ülke Vietnam hayalleri ile güzel bir yürüyüş yaptık.


Sonra beğendiğimiz bir restoranın ikinci katında nehre karşı gezimizin ve  gecenin keyfini çıkarttık.O arada Esin Kamboçya'nın hırsızlıkta çok  olduğunu dikkatli olmamız gerektiğini hatırlattı. Saat dokuzda restorandan kalktık, otelimiz restorana 10 dakika yürüme mesafesinde idi.  Nehir kenarındaki cadde çok kalabalık motorsiklet, tuktuk ve insanlar ile çok hareketliydi.



Keyifle yürürken Esin'in çantam, çantam, çaldılar diye çığlığını duydum. Ve gezi bittiiiiiii.    Bundan sonraki bölümü Gezginin çantası çalınırsa yazısından okuyabilirsiniz.


Yine de  Phnom Penh'in görülecek yerlerine ilişkin  birkaç resim


Phnom Penh'de Özgürlük Anıtı. Fransa'ya karşı özgürlüklerini kazandıktan sonra yapılmış.bir anıt.


 Kral Sarayı;  Nehir kenarında olan Sarayın çatısı  klasik Khmer  stilinde olmasına rağmen,  Bangkok'taki Büyük Saraya benzerlik göstermektedir. Kamboçya Kralı Kral Sihamoni'nin resmi ikametgahıdır..Sarayın büyük bir bölümü ziyaretçilere kapalıdır. Ziyaretçiler güzel düzenlenmiş bahçesinde dolaşabilmekte, taht odasını içeriye girmeden kapıdan ve pencerelerden görebiliyor, bazı küçük binaların içerisine girebiliyor. Saraya bitişik olan Gümüş Pagoda ziyarete açıktır. Gümüş Pagodanın yerleri tamamen gümüşle kaplıdır. Zeminde 5000 adet, her birisi bir kg gelen parçalarla yani toplam 5 ton  gümüş ile kaplanmıştır. Ancak şu anda zeminin çoğu koruma amacı halılar ile kapatılmış durumda. Gümüş zemin girişte bazı bölümlerde görülebiliyor.





Ulusal Müze Kral Sarayının kuzeyinde yer almaktadır. Binanın yapısı klasik Khmer dizynında, çok güzel düzenlenmiş bir bahçesi vardır. Müze içerisinde en güzel Khemer Heykelleri kolleksiyonu vardır.





Phnom Pehn'de görülmesi gereken bir diğer müze Toul Sleng Müzesi, burası bir lise iken 1975 yılında Kızıl Khemerler tarafından hapishaneye dönüştürülmüş ve Security Prison 21,(S21) olarak adlandırılmış. Bu hapistanede 1975-1978 yılları arasında 17.000 kişi tutulmuş. Buradan sonra bu kişilerin götürüldüğü yer de ölüm tarlaları olmuş. Bu hapishane şu anda müzeye dönüştürülmüş.

Ölüm Tarlaları: Kızıl Khmerlerin insanları katlettikleri yer ölüm tarlaları da bugün görülecek yerler arasında yer almaktadır. Gezimizi planlarken bu iki yeri de program dışı tuttuk.


Hiç yorum yok: