Japonya'da Unesco Dünya Mirasları listesine alınmış, dağların arasındaki bir vadide yirmi otuz hanelik bir köy. Vadinin ortasında bir nehir ve üzerinde yürürken sallanan asma köprü. Yüksekteki bir tepeden kuş bakışı görünüş harika. Masal dünyası gibi, her an bir köşeden bir masal kahramanı çıkacak gibi ...
Çok merak ettiğimiz bir yerdi. Geçen yıl kardeşim geldiğinde bu güzel köye gitme fırsatını bulduk. Eskiden köye ulaşım zormuş, ancak yeni yapılan yollarla ulaşım kolaylaşmış. Araba ile mola vermeden yaklaşık beş altı saatte Osaka’dan Takayama şehrine ulaşabiliyorsunuz. Shirakawa-go Takayama’dan iki saat uzaklıkta,
Çok merak ettiğimiz bir yerdi. Geçen yıl kardeşim geldiğinde bu güzel köye gitme fırsatını bulduk. Eskiden köye ulaşım zormuş, ancak yeni yapılan yollarla ulaşım kolaylaşmış. Araba ile mola vermeden yaklaşık beş altı saatte Osaka’dan Takayama şehrine ulaşabiliyorsunuz. Shirakawa-go Takayama’dan iki saat uzaklıkta,
Evlerin mimarisi çok
özel.
Bazı evler müze gibi, düşük bir ücret ile gezme imkanınız var. İlginç olanı hala bu müze evlerde aileler yaşıyor. İki üç neslin bir arada yasadığı evler de bulunmakta.
Ama ne yazık ki büyük şehirde yaşamanın cazibesi gençleri uzaklaştırmış köyden. Genellikle çevrede yaşlıları görüyorsunuz.
Bazı evler müze gibi, düşük bir ücret ile gezme imkanınız var. İlginç olanı hala bu müze evlerde aileler yaşıyor. İki üç neslin bir arada yasadığı evler de bulunmakta.
Ama ne yazık ki büyük şehirde yaşamanın cazibesi gençleri uzaklaştırmış köyden. Genellikle çevrede yaşlıları görüyorsunuz.
Evler iki katlı, üçüncü
kat çatı katı gibi. Çatı katında
eskiden beri kullanılan aletleri sergiliyorlar. İpek bile üretmişler.
Köy halkı kendi
yetiştirdikleri ürünlerle yaşamlarını sürdürüyorlarmış. O dar vadide çeltik
alanları, meyve ve sebze bahçeleri var.
Köyün sokaklarında
yürürken huzuru hissediyorsunuz yüreğinizde. Arada bir terk edilmiş evler var,
bu görüntü ile yüreğinizdeki huzurun yerini burukluk alıyor.
Evlerin mimarisine dönelim
mi ? Çatıları çok ilginç. Piramit gibi görüntüsü var . İlginç olan ise, çeltik sonrası kalan sap saman ile çatıyı kaplıyorlar. Bu kaplamayı yapmak her babayiğidin harcı değilmiş. Bu işin uzmanları varmış . Çatının kalınlığı bir metreye yakın
ve en azından yirmi yılda bir yenilenmesi gerekiyormuş.
Yoksa sap saman çürümeye başlıyor, sonra toprak tutkal gibi kaldığında yabancı otlar büyümeye başlıyor. Yani çatıların yabani bitkileri ile kaplandığını görmek mümkün. Terk edilmiş bazı evlerde rastladık bu görüntülere.
Üçgen seklindeki çatı kışın yağan yoğun kar nedeniyle çatının çökmesini önlemek içinmiş. Köyde her yıl yangından korunma tatbikatı yapılıyormuş. Çünkü binaların çoğunluğu ahşap ve çatılar sap saman.
Yoksa sap saman çürümeye başlıyor, sonra toprak tutkal gibi kaldığında yabancı otlar büyümeye başlıyor. Yani çatıların yabani bitkileri ile kaplandığını görmek mümkün. Terk edilmiş bazı evlerde rastladık bu görüntülere.
Üçgen seklindeki çatı kışın yağan yoğun kar nedeniyle çatının çökmesini önlemek içinmiş. Köyde her yıl yangından korunma tatbikatı yapılıyormuş. Çünkü binaların çoğunluğu ahşap ve çatılar sap saman.
Evlerin pencereleri
camlı, ancak içeride kağıt kaplı ikinci bir çerçeve var. Bu kağıt kaplı çerçeve
nedeni ile evlerin kışın gecenin karanlığında görüntüsü çok hoş olmalı. O
soğukta insanın içini uzaktan da olsa içini ısıtan bir görüntü olmalı.
Köy halkı soğuktan korunmak için kullandıkları geleneksel
yöntemleri yavaş yavaş bırakmışlar. Klimalar ve elektrikli ısıtıcılar kullanılıyor günümüzde.
Her mevsimde ayrı bir
güzelliği olmalı o yörenin. Bizim gittiğimiz ilkbaharda sebzeleri ve çiçekleri büyümekte idi .
Otel yok köyde ama
bazı evler odalarını pansiyon olarak kullanıma açmışlar. Hem Japonlar hem de
yabancı turistler birkaç gün kalıyor yöresel yiyecekleri tadıp, temiz
havayı soluyup dönüyorlarmış evlerine.
Hediyelik eşya satan
bir iki dükkan bulduk. Ulaşım yeni yapılan yollarla kolaylaştığı için hem yerli
hem de yabancı turist sayısında artış var deniliyor, ama kışın sessiz buralar
diye yakındı yöre insanı.
Evler arasında
yürürken küçük bir kahvehane bulduk. Sahibi bir kaç nesildir bu köyde yaşadıklarını söyledi. Sayamadım ama çok sayıda
fincan vardı. İstediğiniz bir fincanı
seçip kahvenizi ısmarlıyorsunuz.
Yöreye özgü tatlıyı da ısmarlayabilirsiniz. Kahvemizi içip, tatlımızı yedikten sonra bir defter uzattı kahvehane sahibi. Kendi dilinizde de olsa duygularınızı ve TESEKKÜR kelimesini yazmamızı rica etti. Duygularımızı ifade ettikten sonra sayfaları çevirdik ve Türkçe mesajlar okuduk Bir kaç kişi yazmış "Tesekkür ederim, çok sevdim burayı ." diye.
Birkaç hediyelik eşya alıp Osaka’ya evimize döndük. Bizim için unutulmaz bir tatil olmuştu.
Yöreye özgü tatlıyı da ısmarlayabilirsiniz. Kahvemizi içip, tatlımızı yedikten sonra bir defter uzattı kahvehane sahibi. Kendi dilinizde de olsa duygularınızı ve TESEKKÜR kelimesini yazmamızı rica etti. Duygularımızı ifade ettikten sonra sayfaları çevirdik ve Türkçe mesajlar okuduk Bir kaç kişi yazmış "Tesekkür ederim, çok sevdim burayı ." diye.
Birkaç hediyelik eşya alıp Osaka’ya evimize döndük. Bizim için unutulmaz bir tatil olmuştu.
1 yorum:
Elinize sağlık, çok güzel bir yazı...
Yorum Gönder