Londra dünyanın en çok turist çeken şehirlerinden birisi. Tarihin, sanatın, estetiğin ve yeniliğin uyumu ile yemyeşil bir şehir. Sekiz milyon yaşayanı ile Avrupa'nın en kalabalık üçüncü şehri. Birinci sırada İstanbul, ikinci sırada Moskova'dan sonra geliyor. O kalabalığına rağmen İstanbul'un kargaşasından uzak, Moskova gibi düzenli ve planlı.
İngiltere vizesi alıp Londra'ya gitmeyi planlarken gitmişken bir iki şehir daha gezmeyi düşünmemeli.. Londra'da o kadar çok yer var ki, görülecek, gezilecek.. Bir şehir için ayırabileceğiniz en uzun süreyi ayırmanızı tavsiye ederim. Her zevke hitap eden, ulaşımı kolay, zengin, renkli bir şehir.
Bir tek gezi yazısı ile detaylı ve her şeyi ile Londra'yı anlatabilmek mümkün değil. Bu nedenle bu yazıda öncelikle ulaşım açısından kolaylık olsun diye Londra'yı bölgelere göre ayırıp, bizim deneyimlerimize göre mutlaka görülmesi gereken yerleri bir kaç cümle ve resimler ile özetlemeye çalışabileceğim.
Şehir içi ulaşımda kullanacağımız toplu ulaşım kartı edinmeyi anlatarak başlayalım. İki çeşit ucuza ulaşım var, birisi oyster card (kent kart gibi) para yükleyebileceğiniz ve tek bilet kullanımına göre yüzde 30 indirim sağlayan bir kart. Diğeri .travel card, bizim de tercih ettiğimiz kart bu kart ile otobüsü, treni ve metroyu istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz..Eğer en az 5 gün Londra’da kalacaksanız mutlak travel kart alınmalı. Kart tren istasyonlarından satılıyor, resminiz karta yapıştırılıyor birinci ve ikinci .zonda geçerli. Turist olarak gezilecek tüm yerler de zaten bu iki zoneda yer alıyor. Fiyatı 32 pound olan kartın diğer bir avantajı ücretli müzelere 2 kişi 1 biletle girebiliyorsunuz nehir turunda da aynı şekilde. Kısaca en az iki kişi gezecekseniz çok avantajlı.
Otobüslerde kartınızı şöföre gösterip geçiyor, metroda girerken çıkarken makineden geçiriyorsunuz.. Londra’nın 14 metro hattı var, dünyanın en çok metro hattına sahip şehirler arasında. Tabi Londra’nın çok sevimli, kırmızı ve iki katlı otobüsleri de çok sık geçiyor, duraklarda güzergahları yazıyor, taksi ise pahalı bir ulaşım aracı.
Havaalanlarından başlarsak Heatrow Havaalanında alacağınız travel ve oyster kartla merkeze kadar metro ile ulaşabiliyorsunuz. Diğer hava alanları Gatwick ve Stansted havalimanlarından önce Victoria Tren İstasyonuna geliyorsunuz.. Buradan şehre metro var. Bu hava limanlarından Victoria tren istasyonuna otobüsle ulaşım 10-11 pound, tren ise 20-25 pound.. Tabi ki otobüs gezmek için iyi ancak yolculuk 2 saat 15 dakika sürüyor. Tren ile Victoria Tren İstasyonuna 45-50 dakikalık süren daha kısa bir yolculuk yapıyorsunuz.
İngiltere vizesi alıp Londra'ya gitmeyi planlarken gitmişken bir iki şehir daha gezmeyi düşünmemeli.. Londra'da o kadar çok yer var ki, görülecek, gezilecek.. Bir şehir için ayırabileceğiniz en uzun süreyi ayırmanızı tavsiye ederim. Her zevke hitap eden, ulaşımı kolay, zengin, renkli bir şehir.
Bir tek gezi yazısı ile detaylı ve her şeyi ile Londra'yı anlatabilmek mümkün değil. Bu nedenle bu yazıda öncelikle ulaşım açısından kolaylık olsun diye Londra'yı bölgelere göre ayırıp, bizim deneyimlerimize göre mutlaka görülmesi gereken yerleri bir kaç cümle ve resimler ile özetlemeye çalışabileceğim.
Şehir içi ulaşımda kullanacağımız toplu ulaşım kartı edinmeyi anlatarak başlayalım. İki çeşit ucuza ulaşım var, birisi oyster card (kent kart gibi) para yükleyebileceğiniz ve tek bilet kullanımına göre yüzde 30 indirim sağlayan bir kart. Diğeri .travel card, bizim de tercih ettiğimiz kart bu kart ile otobüsü, treni ve metroyu istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz..Eğer en az 5 gün Londra’da kalacaksanız mutlak travel kart alınmalı. Kart tren istasyonlarından satılıyor, resminiz karta yapıştırılıyor birinci ve ikinci .zonda geçerli. Turist olarak gezilecek tüm yerler de zaten bu iki zoneda yer alıyor. Fiyatı 32 pound olan kartın diğer bir avantajı ücretli müzelere 2 kişi 1 biletle girebiliyorsunuz nehir turunda da aynı şekilde. Kısaca en az iki kişi gezecekseniz çok avantajlı.
Otobüslerde kartınızı şöföre gösterip geçiyor, metroda girerken çıkarken makineden geçiriyorsunuz.. Londra’nın 14 metro hattı var, dünyanın en çok metro hattına sahip şehirler arasında. Tabi Londra’nın çok sevimli, kırmızı ve iki katlı otobüsleri de çok sık geçiyor, duraklarda güzergahları yazıyor, taksi ise pahalı bir ulaşım aracı.
Havaalanlarından başlarsak Heatrow Havaalanında alacağınız travel ve oyster kartla merkeze kadar metro ile ulaşabiliyorsunuz. Diğer hava alanları Gatwick ve Stansted havalimanlarından önce Victoria Tren İstasyonuna geliyorsunuz.. Buradan şehre metro var. Bu hava limanlarından Victoria tren istasyonuna otobüsle ulaşım 10-11 pound, tren ise 20-25 pound.. Tabi ki otobüs gezmek için iyi ancak yolculuk 2 saat 15 dakika sürüyor. Tren ile Victoria Tren İstasyonuna 45-50 dakikalık süren daha kısa bir yolculuk yapıyorsunuz.
Havaalanından
şehre ulaştığımıza göre, sıra şehri hangi planla gezmeli. Londra’da mutlaka
görmek istediğimiz yerleri belirledik ve birbirlerine yakın yerleri bir arada
gezerek hem daha kolay ulaştık hem de zamanımızı iyi kullanmaya çalıştık. Bu
yazıda da Londra’nın görülecek yerlerinin beş bölüm halinde yazdım.
Birinci
bölümde gezdiğimiz yerler Monument of Fire of London, Tower of London, Tower
Bridge, Borough Market ve St.Paul Katedral.
Bu bölge gezimize metronun Monument durağında inip Monument of Fire of London ile başladık. Yapı 13.yüzyılda Londra yangınlardan çok çektiği için gözlem kulesi olarak yapılmış.
Buradan Tower of London’a doğru yolun aşağısına doğru yürüdük, tahmini 15 dakika sonra sol yanımızda Tower of London sağ yanımızda ise Thames Nehri akıyordu..Bu yapı geçmişte hapishane, gözlemevi, işkencehane, darphane olarak kullanılmış, bugün müze olarak kullanıma açılmış. Müze girişi 25 pound resimli travel kartla iki kişi için bir bilet.
Hemen karşı kıyıdan yapıyı solumuza alarak ilerleyip Tower of Bridge’e ulaşıyoruz. Köprü 1800’li yıllarda yapımına başlanmış, açılabilen demir bir köprü. Londra'nın simgelerinden, Thames Nehri üzerinde gösterişli duruyor.
Köprü ayağından yukarı çıkıp karşı kıyıya geçmeden Tower Bridge Exibition Center’a geliyoruz. Mutlak gezilesi müze giriş ücreti 9 pound yine travel card ile iki kişi bir bilet.Yukarı çıkıp 42 metre yükseklikten Thames nehri ve Londra’yı seyredebiliyoruz. O yükseklikte camdan zemin üzerinden aşağıyı seyretmek ilginç bir deneyim oluyor.
Köprüyü geçip sağa dönünce City Hall binası var. Burası belediyeye ait bir ilginç mimarili yapı. Belediyenin önünde Thames kenarında oturup karşınızda Tower Brıdge ve Tower of London’ı seyyar kahveciden aldığınız kahvelerinizi yudumlayarak seyredebilirsiniz.
Bir kahve molasından sonra nehir üzerindeki diğer köprülere doğru yürüyoruz, Londra'da o kadar çok gezilecek yer olunca, bankta veya kafede ancak kısa kahve molaları verebildik, daha çok zamanımızı yürüyerek geçirdik.
Yürümeye devam ettik önce London Bridge, sonra Southwark Bridge var. Buradan sonra Shakespeare Globe Theatre ve Tate Modern’i gezebilirsiniz ikisi de ücretsiz.
Shakespeare Globe'a Shakespeare hayranlarının uğramasını öneriyoruz. Tarihi ve üstü açık sahnede yaz döneminde tiyatro izleme şansınız da bulunmakta.
Tate Galeri Londra'da görülmesi gereken Modern Sanat Müzesi. Bu ünlü galeride neler görebileceğiniz konusunda fikir versin diye iki eser aşağıda resimlendi. Bir yandan ünlü modern ressamların resimleri, diğer yandan değişik tasarımlar. Daha neler neler...
Tate Galeri'nin kafesinden Londra manzarası izlemek keyifli, tam karşıda da bir sonraki durağımız St. Paul Katedrali, Katedral'e geçişimizi sağlayacak Millenium Köprüsü.
Tate Galeri sonrası Milenium Bridge’e doğru yürüdük.
Köprünün altında Borough Market var, Perşembe günleri ikinci el eşyaları satılıyormuş. Her gün yiyecek standları açık ve dünyanın birçok ülkesinden lezzetler tadabilirsiniz.
Köprüden karşıya yılda 2 milyon turistin ziyaret ettiği St.Paul Katedrali’ne ulaştık. Katedral girişi 18 pound, ayin varsa bedava. Katedral aslında aynı alana kurulan beşinci dini bina. Daha öncekiler işgaller ve yangınlardan zarar görmüş, son hali 1708 yılında bitirilmiş. Prens Charles ve Diana'nın evlilik töreni de burada yapılmış.
Katedralin içindeki aydınlık, ferah ve beyaz havadan etkilenip, freskler ve mozaiklerle yetinmeyip, merdivenlerden çıkmayı göze alırsanız önce fısıltı galerisine çıkabilirsiniz. Fısıltı ile bir şey söyleseniz bile galeride duyulduğunu göreceksiniz,
İkinci bölüm Buckingham Sarayı, Horse of Guard Parade ,Down Street 10, Big Ben, Parlament of House, London Eye, St. Margaret Church, Westminister Abey.
Erken kalkıp metronun Greenpark durağında iniyor, Green Parkın içinden geçerek saat 11.30'da Buckingham Sarayı’nda olup nöbet değişimini seyredeceğiz yazın her gün, kışın 2 günde bir yapılan turistik bir seromoni.
Tam karşısındaki St James Parka doğru ilerleyip parkın içinden geçerek büyük bir meydana geliyoruz, Burada önünde çok büyük bir meydanla birkaç yapı var. Kraliçenin atlı koruyucularının olduğu Horse of Guard Parade .
Yapının önünde atlı polislerle fotoğraf çektirebilirsiniz.
Sağdan aşağı doğru yürüyünce Down Streer’ ilerliyor ve Başbakanın oturduğu Down Street 10 numarayı görürsünüz.
Biraz aşağı yürüyünce solda Londra’nın simgesi Big Ben var. Big Ben’in yüksekliği 96 metre ve saat çalınca sesi 14 km’den duyuluyormuş. Hemen Big Ben'e bitişik bina Parlamento Binası. Parlamento ziyaret edilebilmekte.
Hemen arka siluette London Eye var, Londra'nın tam ortasında yer alan dönme dolap, Londra^nın modern yüzü. Londra'yı her yönden açık havalarda 40 km kadar bir uzaklığı görebileceğiniz 32 cam kapsülden oluşan bir dönme dolap.
Yolculuk 30 dakika sürüyor ve fiyatı 22,50 pound. Süreye, fiyata ve uzun kuyruğa rağmen Londra'ya gelince yapılacak ilk on aktivite arasındadır, Ancak şu anda çalışmıyor ve ne zaman çalışmaya başlayacağı konusunda bir açıklama açıklama yok..
Meydanın hemen sol tarafında St.Margaret Church ve Wesminister Abey görünüyor. Church ücretsiz, Westminister Abbey Kraliyet ailesinin törenlerinin yapıldığı, İngiltere tarihinde önemli bir kilise.Darwin, Newton gibi birçok alanında ünlü kişilerin mezarı da burada yer alıyor. Westminster Abey ücretli,
3.bölüm; Müzeler Günümüz: National Museum, Science Museum, Victoria Albert Museum, Kensington Garden, Kensington Sarayı, Royal Albert Hall, Royal Park.;Metrodan South Kensıngton durağında inince her üç müzeye de ulaşılabiliyor.
Müzelerin aralarındaki mesafeler 80-100 metre arasında. .Science müzesini tam olarak anlayabilmek için iyi İngilizcenizin olması gerekli. National Museum’de görülecek çok şey var, dünyanın oluşumu, hayvanlar, insanlar, uzay.
Victoria Albert bence en ilginci birçok heykel, takı, ev eşyası ile. Özellikle otantik kafesinde oturmanızı da öneririm
National Museum yakınlarında Imperial College var, bu ünlü okulun birçok binasını görebilirsiniz. Yolun yukarına doğru tahmini 800 metre sonra Kensington Sarayı ve Kensington Bahçesi’ne ulaşabiliyoruz. .Kraliçe Elızabeh bu sarayda, ziyaret ücreti 15 pound.
Biz bahçesini ve kafesini ziyaret edip tekrar bu güzel parktan çıkıp Royal Albert Hall’e geliyoruz, Bu bina İngiltere’nin önemli bir gösteri merkezi.
4.bölüm; Şehrin göbeği, Hyde Park, Oxford, Bond Caddesi, Selfbridge, Harrods, Notting Hill; Londranın kalbine gidiyoruz, metrodan Hyde Park Corner durağında iniyoruz, burada Wellington Arch’tan Hyde Park’a giriyoruz,
Dünyaca ünlü Hyde Park kişilerin özgürce konuşma yapmaları ile tanınan parkta şehrin ortasında uzun yürüyüşler sonrası çimlerine uzanıp mola vermek çok keyifli. Sonrasında yürüyerek güzel bir bahçeye girip Peter Pan heykelini de görebılırsınız
Parkın içinde göller, yürüyüş alanları, Prenses Diana Anma Noktası, Kensıngton Garden ve Sarayı mevcut. Tekrar Hyde Park Corner’e gelip aşağı doğru yürüyünce Oxford Caddesi ve Bond Caddesine geliyorsunuz.
Oxford caddesinde çok sayıda ünlü markaların mağazaları yer alıyor. Bu cadde de binalar tarihi, hoş ve çok yüksek değil, hafta sonları da çok kalabalık.
En ünlü iki İngiliz mağazası Harrods ve Selfbridges. Harrods'ın çok gösterişli tarihi binası sizi içeriye girmeden etkiliyor. Mağazada fiyatlar yüksek ama içeriye girmek, gezmek güzel.
Tabi Harrods mağazası söz konusu olunca, içeride yer alan Diana ve Sevgilisinin köşesini görmeden olmaz.
Buradan metroya binip Notting Hill durağında inerek, dar sokakları ve filmiyle tanınan semte gidiyoruz, bu bölgeye ziyaretiniz cumartesi gününe denk getirirseniz 13. yüzyıldan kalma meşhur Portebello Road Market’i gezebilirsiniz.
Geniş bir alanda 2.el eşyaların da satıldığı ünlü bir pazar, mutfak eşyaları ve birçok hediyelik eşya bulunabilir tabi ünlü bir pazar olduğundan ucuz objeler bulamayabilirsiniz.
5.bölüm;
British Museum, Royal Court of Justice, Covent Garden, Leicester Square, National
Galery, Trafalgar Square, Picadily Circus, Soho ve Çin Mahallesi. Metronun Hollborn
veya Tottenham Road durağında inerek 200
metre sonra British Museum’a ulaşırsınız.
British Museum'da dünyanın her yerinden toplanmış en değerli eserlerini görebilirsiniz. Müzede seçim yaparak bazı salonları gezebilirsiniz. Türkiye'den götürülen çok eser var,
Ancak dünyanın yedi harikasından birisi Bodrum Mousolos Anıt Mezarının British Müzeum'da olduğunu, Bodrum'da ise sadece bir çukur ve üç beş taş olduğunu biliyor musunuz? Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaç British Museum Müdürü'ne mektup yazarak, bu eserlerin Bodrum'un mavi göğü altına daha çok yakışacağını belirterek geri istemiş, British Museum Müdürü'nün cevabı ise ' İsteğiniz üzerine salonun duvarlarını Eğe mavisine boyadık' şeklinde olmuş. British Museum'un tek maviye boyalı salonunda bu dünya harikası Mozoleyi ziyaret etmeyi unutmayın. Yine Fethiye Ksantos'tan kaçırılan yine büyük bir anıt mezar da görülmeye değer. Tabi tercihinize göre Mısır, Asur, Aztek, Çin, Yunan, Roma her türlü uygarlıklardan seçilmiş parçalar yer alıyor.
Müzeden çıkıp tahmini 800 metre yürüme mesafesinde çok gösterişli bir bina Adalet Sarayı Royal Court of Justice’e ulaşılıyor. Tabi ki binayı dışarıdan gördük.
Yine bu alanda Holborn da meşhur okul London School of Economics'in önünden yürüdük. .Bu noktadan metro veya otobüsle durağı aynı isimde olan Covent Garden’a gidiyoruz. Londra’nın en güzel bölgelerinden birisi, sokak gösterileri ve Apple Market çarşısı çok güzel, birçok yiyecek alternatifi de mevcut.
Yine bu bölgede
ücretli girilen London Transport Müzesi var. Biz müzeye girmedik. Yakında turistik bir meydan
Leicester Square'den geçip, National Galeri Müzesi'nin de yer aldığı ortada aslan ve havuzu olan Trafalgar Square’e
ulaştık. Trafalgar Square'de gösteriler, yılbaşı partileri yapılıyor. Hareketli, ziyaretçisi çok önemli bir meydan.
Bir müddet daha yürüyünce, özellıkle geceleri New York, Times Square benzeyen ışıltılı bir yer. Piccadilly Circus’a ulaşıyorsunuz. Yukarı yürüyünce Soho ve yine buraya çok yakın Çin mahallesi’ni görebilirsiniz.. Son olarak bahsettiğim üç bölgeyi özellikle gece ve hafta sonları gezmenizi tavsiye ediyorum.
6.bölüm: Camden Town, London Zoo ve Regent Park. Şehrin en ilginç yerlerinden olan Camden Town’a aynı isimli metro durağında inerek yürüyoruz.
British Museum'da dünyanın her yerinden toplanmış en değerli eserlerini görebilirsiniz. Müzede seçim yaparak bazı salonları gezebilirsiniz. Türkiye'den götürülen çok eser var,
Ancak dünyanın yedi harikasından birisi Bodrum Mousolos Anıt Mezarının British Müzeum'da olduğunu, Bodrum'da ise sadece bir çukur ve üç beş taş olduğunu biliyor musunuz? Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaç British Museum Müdürü'ne mektup yazarak, bu eserlerin Bodrum'un mavi göğü altına daha çok yakışacağını belirterek geri istemiş, British Museum Müdürü'nün cevabı ise ' İsteğiniz üzerine salonun duvarlarını Eğe mavisine boyadık' şeklinde olmuş. British Museum'un tek maviye boyalı salonunda bu dünya harikası Mozoleyi ziyaret etmeyi unutmayın. Yine Fethiye Ksantos'tan kaçırılan yine büyük bir anıt mezar da görülmeye değer. Tabi tercihinize göre Mısır, Asur, Aztek, Çin, Yunan, Roma her türlü uygarlıklardan seçilmiş parçalar yer alıyor.
Müzeden çıkıp tahmini 800 metre yürüme mesafesinde çok gösterişli bir bina Adalet Sarayı Royal Court of Justice’e ulaşılıyor. Tabi ki binayı dışarıdan gördük.
Yine bu alanda Holborn da meşhur okul London School of Economics'in önünden yürüdük. .Bu noktadan metro veya otobüsle durağı aynı isimde olan Covent Garden’a gidiyoruz. Londra’nın en güzel bölgelerinden birisi, sokak gösterileri ve Apple Market çarşısı çok güzel, birçok yiyecek alternatifi de mevcut.
Bir müddet daha yürüyünce, özellıkle geceleri New York, Times Square benzeyen ışıltılı bir yer. Piccadilly Circus’a ulaşıyorsunuz. Yukarı yürüyünce Soho ve yine buraya çok yakın Çin mahallesi’ni görebilirsiniz.. Son olarak bahsettiğim üç bölgeyi özellikle gece ve hafta sonları gezmenizi tavsiye ediyorum.
6.bölüm: Camden Town, London Zoo ve Regent Park. Şehrin en ilginç yerlerinden olan Camden Town’a aynı isimli metro durağında inerek yürüyoruz.
Sağlı sollu birçok hediyelik eşya giyim kuşam satılan bu caddenin sonunda Camden Lock Market alanına geliyoruz. Girişinde at heykellerinin olduğu eski eşya pazarı ve birçok ulusun yemeklerini tadabileceğiniz bir alan. Yine burada cyberdog magazası da var. .
Alanın ilerisinde Regent Canal’a ulaşılıyor. Bu kanalın ilerisinde London Zoo’nun da yer aldığı Regent Park var.
Yazımızı bitirmeden Londra'nın üç simgesinin fotoğraflarını da ekleyelim. Big Ben, kırmızı otobüsleri ve kırmızı telefon kulübeleri. Dönerken alacağınız magnetler, anahtarlıklar, bardaklar hediyelik eşyalarla anılarınızda bu simgeler ve Londra hep yaşayacak.
Ek Bilgi: Big Ben ve London Eye tarafı şehrin merkezi olmasına ve ışıklandırılmasına rağmen akşamları zaman geçirmek için çok hareketli değil, .Buna karşın Çin Mahallesi, Soho, Piccadilly Circus ışıl ışıl, hareketli, canlı kalabalık. Çok sayıda restoran ve bar var. Londra’da ortalama bir yermek 15-20 pound. Öğlen yemeği için marketlerden 5 poundluk sandviçler ile karnınızı doyurabilirsiniz. İngiliz mutfağı dünyada ünlü bir mutfak değil. Klasik olarak fish and chips deneyebilirsiniz. Tabi Londra'da değişik ülke mutfaklarını da tadabilirsiniz. İyi gezmeler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder