Gezgin: Gülten İŞCİMEN
Cennete mi geldik!
Dünyanın en özel tren rotalarından birisine Flamsbana treni ile doğanın ihtişamına bir yolculuk yapmak istemez misiniz? Evet dediğinizi duyar gibiyim ve öyleyse haydi hep birlikte gezelim.
Oslo'dan öğlen treniyle Myrdal’a doğru yola çıktık Gündüz yolculuk yaptığımız için Oslo’dan Myrdal’a kadar çok güzel manzaralar eşliğinde yolculuğumuz sürdü.
Trenin kafesinde lk aldığınız kahve ve çaylara tam ücret sonrakilere 5 Kron ödüyorsunuz. Myrdal’a doğru yaklaşırken kayak merkezleri, karlı dağ ve tepeler görünüyordu.
Myrdal deniz seviyesinden yüksekliği 866 metre olan bir istasyon ve buraya
tren yolu dışında karayoluyla ulaşmak mümkün değil. Turistik tren
olan Flamsbana Tren hattı Myrdal Flam arasında. Flamsbana tren, ile Norveç’in en
uzun ve derin fiyordu Sogne Fiyord’un bir kolu olan Aurlan Fiyord’un içlerine
doğru uzanıp denizden yüksekliği 2 metre olan Flam Vadisine ulaşılıyor.
Bu hat, Dünyanın en sarp ve dik demiryollarından
birisiymiş. Myrdal’dan başlayıp deniz kıyısına kadar olan yolculuğun, %80’lik
kısmı %5.5’lik bir eğime sahip. Lokomotifin ise 3 ayrı fren sistemi varmış.
Tren, uzunluğu 20 kilometre olan Myrdal-Flam hattında, saatte ortalama 25
kilometre hızla, spiral şeklinde içe ve dışa kıvrılan oldukça keskin virajlı
toplam 20 tane tünel, 1 köprü ve 1 su tünelinden geçiliyor. Yolculuk süresi
45-50 dakika civarı sürüyor.
Bu yolculuk, National Geographic Traveler Dergisi
tarafından Avrupa’nın en güzel 10 tren yolculuğundan birisi seçilmiş. Lonely Planet tarafından da 2014 yılının
Dünya’da en iyi tren yolculuğu seçilmiş.
Biz de bu Tren için biniş saatimiz belli olan
biletlerimizi önceden almıştık. Ancak ne olur ne olmaz belki geç geliriz diye
1-1,5 saat sonraki trene karar kılmıştık. Karlı ve soğuk bir istasyonda o kadar
süre ne yapacaktık. İstasyondaki görevliye o sırada istasyona gelmiş olan Flamsbana Trenine binip
binemeyeceğimizi sordum. O da tren kondüktörüyle görüşmemi söyledi. Zaten tren de büyük oranda boş sayılırdı. Trende bir
kompartmana yerleştik. Dışarıyı görebilmek için hepimiz pencere kenarlarına
oturduk.
Kjosfossen Şelalesi iki dağın arasında tüm
ihtişamıyla akıyordu. Fotoğraf çekmek ve daha yakından izlemek için bir teras
yapılmıştı. Herkes bol bol fotoğraf çekti ve harika manzaranın keyfini yaşadı. Turistlerin daha çok olduğu yaz dönemlerinde burada yöresel kıyafetli
kızlar yerel müzik eşliğinde dans ediyorlar.
Flam Kasabasına ulaştığımızda vaktin nasıl geçtiğini
anlayamamıştık. Flam Kasabası çok küçük ve huzurlu bir yer. Kasabada
sadece yaklaşık 400 kişi yaşıyormuş. Tren istasyonu limanın yanında ayrıca hediyelik eşya mağazaları da aynı bölgede yer almakta. Biraz çevrede dolaştıktan sonra hostele doğru yola koyulduk.
Hostelde görevli genç kız sanırım kalabalık olmamız nedeniyle bizi arka tarafta olan bir
orijinal Norveç evine yerleştireceğini söyledi. Yürümekten sızlanan
arkadaşlarımı göstererek oraya nasıl gideceğimizi sorunca halimize
acıdı ve görevi olmamasına karşın arabayla bizi götüreceğini söyledi. Sayımız
çok olduğundan station wagon olan arabayla üç sefer yapmak zorunda kaldı.
Binada bizim dışımızda sadece Arjantinli genç bir çift vardı.
Süheyla yabancı dil bilmemesine karşın onlarla yarı Türkçe yarı bildiği
İngilizce kelimelerle, kaş göz ve vücut hareketleriyle konuştuğunu söyleyince
epeyce güldük. Akşam yine yanımızdaki yiyeceklerle güzelce karnımızı doyurduk.
Ertesi sabah erkenden kalkıp ve evin çevresinde dolaştık, kuş sesleri ve doğanın görüntüsü bizim için muhteşem bir ziyafetti.
Otelin idare ofisinin hemen yanında koyun ağılındaki kuzular seyretmeye doyamazsınız.
Kaldığımız Norveç evi çok orijinal bir evdi. Eski eşyalar da özenle korunmuş ve mutfak ve banyolardaki eşya ve tesisatlar modernleştirilmişti. Norveç’e gelip de böyle bir Norveç evinde kalmak bizim şansımız olmuştu.
Kahvaltımızı sonrası eşyalarımızı bir
odaya toplayıp istasyona taksi aramak için çıktık. Bir gün önce eşyalar yüzünden güzelliğini çok fazla tadını çıkart yoldan tekrar yürüyerek limana ulaştık.
Limanda bulunan mini turistik tren Flam Kasabasını gezdiriyordu.
Bizim de vaktimiz olduğundan bu geziyi yapalım istedik. Tur yaklaşık 50 dakika
sürüyordu. Mini tren önce bizim kaldığımız otel evin olduğu tarafa doğru gitti.
Biraz ilerde Flam Kasabasının ilk yerleşim yerlerinde dolaştıktan sonra aynı
yolu geri döndü. Zaten gördüğümüz yerlere gittiğimizden ve süre de daha çok
geçmediğinden trenin bir numarası yokmuş diye tam konuşurken tren bu sefer
deniz kıyısından diğer tarafa gitmez mi! İnanılmaz bir manzarayla birlikte bir
sürede böyle devam ettik. Döndüğümüzde bu tren yolculuğundan hepimiz memnun
kalmıştık.
Bergen’e doğru yol alacak Norles Feribotuna yerleştik.
Feribotta kapalı olan iki kat bulunuyordu. Üst katta ayrıca seyirlik bir açık
bölüm vardı. Yağmur yoktu ve hava açıktı. Tabi ki denizin ve bulunduğumuz
coğrafyanın iklimi nedeniyle oldukça soğuktu.
Sarınıp sarmalandım ve hemen hemen 5,5 saatlik seyahatin büyük kısmını bu açık bölümde fiyordları, dağları, şelaleri, evleri, denizi izleyerek ve fotoğraflayarak geçirdim. İlk kez bu kadar uzun süren bir deniz yolculuğu yapıyordum. Çok mutlu ve kendimi çok özgür hissettiğimi anımsıyorum. İç Anadolu insanının denize olan bu tutkusunu yine İç Anadolu’da doğup büyümüş biri anlayabilir.
Gezgin Gülten İŞÇİMEN'in diğer gezi yazıları için
http://gezininadresi.blogspot.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
http://gezininadresi.blogspot.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder