Yeni Adres

Yeni Sitemiz www.gezginimgezgin.com Adresine Taşındık.

Birazdan Güncel Sitemize Yönlendirileceksiniz.

24.07.2016

Bergen Gezi Rehberi - Masal Şehri


Gezgin: Gülten İŞCİMEN


Avrupa'nın Kültür ve Dünya Mirası şehirlerinden olan Bergen, doğası, tarihi, kültürü, sanatı sevimli, renkli, masalsı  evleri ve kuzeyin ılıman şehri


Bergen’in tarihi 1020 yılına kadar gidiyor. Kral Olay Kyrre  tarafından kurulmuş. 1360 yılında bir Alman tüccar  Brggen denilen yerde bir liman kurmuş ve böylece kuzeyin en önemli limanlarından birisi olmuş. Oslo'dan önce 1830’a kadar Norveç'in başkenti ve Norveç'in en büyük şehri olmuş. 14 ve 16. yüzyıllar arasındaki dönemde Hansa ticaret imparatorluğunun en önemli ticaret limanlarından birisi olarak önem kazanmış.

Bergen, Norveç’in güneybatısında Hordaland eyaletine bağlı ülkenin en büyük ikinci şehri olup Bergenshalvoyen yarımadasında bulunmaktadır. Şehrin toplam nüfusu 500 binin üzerindedir. Dört büyük köprüyle yerel belediyelere bağlanmıştır. Şehir dağlarla çevrili olduğundan Bergen 7 dağın şehri olarak bilinmektedir.


Bergen, Gulf Stream nedeniyle Norveç'in en sıcak şehriymiş. Yılın her mevsiminde hava bulutlu ve yağışlı olduğundan yeşili çok olan bir şehir. Tarih boyunca büyük yangınlar geçirmiş ve bu yangınlardan Hansa evleri de nasibini almış. 1955 yılında büyük kısmı yandıktan sonra, karakteristik ahşap evler tekrar yapılmış ve günümüze kadar korunarak gelmiş.

Bergen, Norveç’in önemli turistik merkezlerinden birisi olup, her yıl yaklaşık bir milyon turist şehri ziyaret ediyor. Şehirdeki küçük butikler, ofisler, restoranlar, sanat stüdyoları ve hatta esnaf atölyeleri, ziyaretçilerin ilgisini çekmekteymiş.

Bergen’e akşam saatlerinde ulaştık. Gideceğimiz otelin yol tarifinde 14 dakikada yürüyerek ulaşabileceğimiz yazılıydı. İleri geri giderken yönümüzü kaybettik, grup da kalabalık olunca hepimiz biraz şaşkın tavuğa döndük. O sırada arkadaşlar bir Norveçliye oteli sormuşlar ve adam da tarif etmeye çalışmış, birlikte tam yürümeye başlamıştık ki bir kadın yanıma gelerek çat pat İngilizcesiyle yol sordukları adamın karısı olduğunu ve bizi otele götüreceğini söyledi. Birlikte yürüyüp sokağı bulduk ve kadıncağız telefonla ya oteli ya da kocasını arayarak otelin tam yerini bulmaya çalıştı. Bergenli kadıncağız önümüzden yürüyerek oteli bulmaya çalışıyordu. Sokağın sonuna kadar yürüyünce oteli gördük ve bize yardım etmeye çalışan kadıncağıza uzaktan el sallayarak teşekkür ettik. Norveçliler çok yardımsever insanlar ve bunu yaşayarak görmüş olduk.

Otelimizden çok memnun kaldık. Bergen’e gidecek olanlara bu oteli tavsiye ederim.  Merkezi bir konumda ve tren istasyonuna yürüme mesafesindeydi. Otele yerleşip hemen dışarı çıkıp çevrede yürüyüş yapmak istedik. Otelin tam karşısında marketler vardı. Reha’yı sabah  erkenden gidip  ekmek almakla görevlendirdik. Ancak Reha o günün bayram olması nedeniyle marketin kapalı olduğunu ve o nedenle ekmek alamadığını söyledi. Neyse ki bizim bitip tükenmeyen bir yiyecek stokumuz vardı ve aç kalacak halimiz yoktu.

Bergen'de iken ne bayramı olduğunu anlayamadık. Sonradan internette yaptığım araştırmada, 5 Mayıs günü için  “Ascension Day” ve “Public Day of Rest”.yazıyor. İlki İsa’nın göğe yükselişiyle ilgili , diğeri dinlenme bayramı diye çevrilebilir. Şehirde gezerken geleneksel kıyafetler giymiş kızlar ve erkekler gördük. Sanırım bizim milli bayramlarımızda olduğu gibi onlarda okullarda veya diğer yerlerde özel gösteriler yapıyorlar.    

Bergen'de ilk yapılan binalar Bryggen olarak adlandırılan rıhtım boyunca yer almaktadır. Bergen'in simgesi renkli evler de burada. Kentin en canlı, hareketli  ve önemli bölgesi burası..Bryggen birçok kez yangın yaşamış, özellikle 1702 yılında çok bir  büyük yangın olmuş. Tüm şehir küller altında kalmış. Bazı müzelerdeki afişlerde küllerinden doğan şehir ifadelerini gördük.

Tormalmeningen Meydanı Bergen'de ana meydanlardan birisi. Meydana doğru giderken geniş bir caddede heykeller gördük.  Devasa göl diyebileceğiniz bir havuz vardı. Martılar özgürce dans ediyordu.



 
Bir süre daha yürüyünce Fisketorget Balık Pazarını gördük. Rengarenk balık çeşitleri, karidesler, kurutulmuş etler aklınıza ne gelirse deniz ürünleri vardı. Pazar sabah 7’de açılıp akşam 19’da kapanıyormuş. İstenilirse taze alınan ürünler pişirtilip öndeki tahta masalarda yenebiliyormuş.

 















Bu arada günün özelliğinden dolayı yolda folklorik kıyafetle dolaşan  Norveçliler vardı.



Sonra şehri daha iyi görebilmek için hop on-hop off almaya karar verdik. Ayrıca fünikülere binmek için de kişi başı 90 Kron tutan biletlerimizi aldık. 








Füniküler ile kısa bir yolculuk yaparak, deniz seviyesinden 320 metre yükseklikte olan Floyen dağının en üstüne çıkıp şehrin muhteşem manzarasını izleyebiliyorsunuz. Füniküler 26 derecelik bir eğimle tepeye çıkıyor ve yol 830 metre. Yolculuk yaklaşık 4 dakika sürüyor. Füniküler kabininin her tarafı camlı olduğundan çevre izlenerek yolculuk yapılıyor.






En iyisi birlikte finucular yolculuğu yapıp Floyen dağında manzarayı seyredelim
 (Video izlemek için yazıyı tıklayınız)


Bu  yolculuk, Bergen’e gelenlere özellikle tavsiye edildiğinden, biz de önceliklerimiz arasına aldık. Çok eğimli bir şekilde Füniküler çıktığı için epeyce heyecanlı oldu. Bunun inişini düşünemiyorum desem de inişte de yine ön tarafta olmaktan kendimi alıkoyamadım.



Tepede, bütün şehri ayaklarınızın altında hissediyorsunuz. Çok güzel seyir terasları yapılmış. Ancak hava çok esintili ve güneş de olmadığı için soğuktu. Güzel ve güneşli havalarda burayı hayal etmek çok güzel. Zaten orada tanıştığımız ve uzun süredir Bergen’de yaşayan bir Türk doktor buranın güneşli günlerde çok güzel olduğunu ve herkesin uzanıp manzarayı seyrettiğini söyledi.


Bu tepede çocuklar için bir park alanı bulunuyor ve içinde ülkenin sembolü orman perileri “Troyller” heykelleri varmış. Ayrıca cafeler ve hediyelik eşya dükkanları da vardı.

Buradaki gezimizden sonra zaman kazanmak için fünikülere binmeye karar verdik. Ancak sizin zamanınız uygunsa o güzelim manzarayı görmek için yürüyerek inmenizi tavsiye ederim.



Hop on hop off otobüsüne binerek Akvaryum’a gitmeye karar verdik. Akvaryum giriş bileti 250 Kron olduğundan sadece Oya ve Reha’yla birlikte içeri girdik. Diğer arkadaşlar hediyelik eşya mağazasına bakıp dışarda beklemeyi tercih ettiler. Akvaryuma girer girmez pelikanlarla karşılaştık. Hepsi çok sevimliydi ve hareket halindeydiler.



İçeri girerken 5 dakika sonra bir gösteri yapılacağı söylendiğinden fok balıklarının olduğu havuzun önündeki platforma yerleştik. Gösteri çok eğlenceliydi ve biri küçük biri de oldukça büyük iki balığa farklı hareketler yaptırıldı.

Akvaryumun içerisinde pek çok çocuk vardı ve küçük bir ufaklık annesinin elinde deniz yıldızını inceliyordu. Biz de olsa sakın dokunma diye uyarırdık. Ne güzel Norveç’de küçük büyük herkes doğayla içiçe yaşıyor.



















Buradan çıktıktan sonra yine otobüse binerek Meydana geldik. Akşam yemeğini balıkçıda yemeye karar vermiştik. Çok fazla araştırmadan üstü açık ve ısıtıcılarla ısıtılan deniz kenarında bir yere oturduk. Herkes değişik şeyler denedi. Ben karides tabağı istedim ve tabakta garnitür de olduğu için oldukça doyurucu oldu. Lezzeti konusunda bir şey diyemeyeceğim çünkü tatlı soslardan çok fazla haz etmiyorum.




Ertesi sabahgezdiğimiz Sanat  Müzesi de oldukça zengindi  ve çok güzel resimler vardı.





Müzeden çıktıktan sonra yakındaki Katedrali gezmek istedik ama gezmek için daha erken saatte gitmek gerekiyormuş.



Biz müzede gezerken arkadaşlar o kadar pahalılığa rağmen epeyce alışveriş yapmışlardı.  Buldukları bir mağazadan söz ettiler ve bu mağazada hemen hemen her şey 39 Kronmuş. Biz de yol tarifi alarak 5-6 kişi mağazaya gittik ve altını üstüne getirdik diyebilirim. Akşama doğru Hansa evlerinin önündeki kafelerden birine oturduk ve güzel manzaranın keyfini çıkardık.

Bu arada Hansa evlerinin ara sokaklarında biraz dolaştık. Hatta evlerin önünde fotoğraf çektiren Bergen’li bir gelin damadı da görme şansımız oldu.




Bergen'de yukarıda belirtilen görülmesi gereken yerlerin yanı sıra, aşağıda yer alan Hakon's Hall, Rosenkrantz Kulesi,  Bryggens Museum, Hanseatiske Muzesini de görmenizi tavsiye ederiz.

Hakon's Hall  ortaçağda Gotik tarzda inşaa edilen, taş bina Norveç'te o tarihten günümüze gelen en büyük  ve en eski tarihi binadır.



Kral Hakon Hakansson 1247-1261 yılları arasında hüküm sürmüş,  kraliyet sarayının yanısıra  oğlunun düğün töreni için haşmetli  salonu yaptırmış.  Kralların önemli törenlerinde kullanıldığı gibi günümüzde de bazı sanat etkinliklerinde bu salon kullanılmaktadır.



Bergen için yine tarihi önem sahip diğer bina Rosenkrantz Kulesi, Hakon Hall'in hemen yanındadır. Kule 1560 yılında inşa edilmiştir.



Kule Norveç'te bulunan en önemli rönesans eseri olarak değerlendirilmektedir. Kule hem bir yerleşim yeri, hem de şehrin korunması amaçlı kullanılmıştır.
 Üst kat pencerelerinde yerleştirilmiş toplar görülmektedir. Kulenin en üstüne çıktığınızda liman ve şehrin görüntüsüne hakim olabilinmekte. Bu kuleyi de görmeden geçmeyin diyoruz.












Bergen'de ilk yapılan binalar Bryggen olarak adlandırılan rıhtım boyunca yer almaktadır. Bergen'in simgesi renkli evler de burada. Kentin en canlı, hareketli  ve önemli bölgesi burası..Bryggen birçok kez yangın yaşamış, özellikle 1702 yılında çok bir  büyük yangın olmuş. Tüm şehir küller altında kalmış. Bazı müzelerdeki afişlerde küllerinden doğan şehir ifadelerini gördük.

Biblo gibi ahşap evlerin başında, çok önemli bir müze Bryggens Museum, sonunda ise Hanseatiske Muzesi yer alıyor. Bryggens bir kültür tarih müzesi, arkeolojik kazılarda çıkan tarihi objeler ve ortaçağda Bergen'de yaşam hakkında bilgi verecek şekilde düzenlenmiştir. Bergen'in en eski binalarının olduğu bölgededir.



















Hanseatiske Muzesi ise Bryggen bölgesinde en eski ticaret yapılan binasında kurulmuştur. Bu müzeyi ziyaret etmenizi öneririm.









Alman tüccarları yaşadığı, ticaret yaptıgı bina. Hanseatic ofiste Alman tüccarlar asıl olarak Kuzey Norveç'ten aldıkları kurutulmuş balık, ve Baltık ülkelerden aldıkları tahıl ticareti yapmaktadırlar.












Bu binada yaşadıkları, ticaret yaptıkları için hem yataklarını, kullandıkları eşyaları, hem ticarette kullandıkları ölçü birimleri, yazıları, dosyaları, masaları, kurutulmuş balıkları görebileceğiniz dünyanın en ilginç müzelerinden birisi olabilir. Bina 1702'deki yangından hemen sonra inşa edilmiş ve bölgede içi ile birlikte korunan en eski bina.









Gezgin Gülten İŞÇİMEN'in diğer gezi yazıları için  http://gezininadresi.blogspot.com.tr
adresini ziyaret edebilirsiniz.

Hiç yorum yok: