Kars, bölgenin en geniş ve büyük ovasına sahip bir şehir. Eski ticaret yollarının kavşak noktası üzerinde olması nedeniyle de her dönemde önemini korumuş. Ortalama yüksekliği 1768 metreyi bulan Kars, önemli oranda yaylalardan oluşmuş. 100’e yakın endemik bitkiye sahip.
Çocukluğumun
4 yılı o zamanlar Kars’a bağlı olan Göle’de geçmesi nedeniyle Kars’a karşı özel bir ilgim vardı ve uzun zamandır gitmek
istiyordum. Ancak işler nedeniyle bir türlü fırsatını bulamamıştım. Mayıs ayı için Kars’tan işle ilgili bir davet
gelince şartlarımı zorlayarak kabul
ettim. Oradayken, 3 hafta sonrası için tekrar davet edilince yine seve seve
kabul ettim. Yazdıklarım yaklaşık 10 gün
süren her iki seyahatimi içermektedir.
İlk
gidişimde akşama kadar çalıştığım için şehirden çıkamadım ve sokak sokak şehri
gezdim. İkinci gidişimde ise, Ani antik kenti, Boğatepe köyü, Kuyucuk Sulak alanı ve Susuz Şelalesini görme
imkanım oldu.
Kars
1877-1878 yılları arasında yaşanan ve 93 harbi olarak bilinen savaştan
sonra 40 yıl Rusların egemenliğinde
kaldığı için, özellikle kent merkezinde
Rus mimarisini yansıtan taş binalar bulunmaktadır. Kent merkezini ve bu
binaları görmek için vaktinize göre
yürüyerek uzun ya da kısa şehir turu
yapabilirsiniz.
Osmanlılar
döneminde kale içi ve kalenin etrafında bulunan mahalleler, Ruslarla birlikte
daha dışarılara taşınmış ve yeni şehir bütün Rus şehirlerinde görülen, birbirini
dik kesen sokaklardan oluşan ızgara planına göre konumlanmış.
Ruslardan kalan yüksek tavanlı taş binalar, günümüze kadar değişik amaçlı kullanılmış ve harap olmuş. Ancak son yıllarda bu binaların turizme katkısının anlaşılmasıyla restore edilerek kullanılmaya başlanmış. Orhan Pamuk’un 2002 yılında yayınladığı Kar romanı birebir bu binalarda tasvir edilmiştir. Örneğin Aynalı Köşk olarak bilinen bina, romanda Maruf Bey’in evi olarak anlatılmıştır. 1890 yılında yapılmış sarı renkli konut, romanda Tuncer G’nin evi olarak yer almıştır. İl Sağlık Müdürlüğü, Defderdarlık Misafirhanesi gibi binalar restore edilerek kullanılmaktadır.
Ruslardan kalan yüksek tavanlı taş binalar, günümüze kadar değişik amaçlı kullanılmış ve harap olmuş. Ancak son yıllarda bu binaların turizme katkısının anlaşılmasıyla restore edilerek kullanılmaya başlanmış. Orhan Pamuk’un 2002 yılında yayınladığı Kar romanı birebir bu binalarda tasvir edilmiştir. Örneğin Aynalı Köşk olarak bilinen bina, romanda Maruf Bey’in evi olarak anlatılmıştır. 1890 yılında yapılmış sarı renkli konut, romanda Tuncer G’nin evi olarak yer almıştır. İl Sağlık Müdürlüğü, Defderdarlık Misafirhanesi gibi binalar restore edilerek kullanılmaktadır.
Şehir
merkezinde yer alan en önemli ve belki de en güzel yapı şu anda Fethiye cami
olarak kullanılan, ancak aslında 19. Yüzyıl
sonlarında Moskova Kızıl Meydandaki Aziz Vasili Katedraline benzer şekilde soğanlı
kubbeli olarak yapılan kilise. 1930’lu yıllarda soğanları ve kubbesi yıkılmış,
1985 yılına kadar değişik amaçlarla kullanılan yapı, bu tarihte iki minare
eklenerek cami olarak kullanıma açılmıştır.
Kars
kalesinin eteklerinde genelde Osmanlı eserleri yer almaktadır. Ermenistan’la
sınırımızı oluşturan Arpaçay’ın bir kolu olan Kars çayı üzerinde Taşköprü,
kenarında ise Mazlumağa, Muradiye ve
Topçuoğlu Hamamları ile Namık Kemal evi bulunmaktadır. Namık Kemal’in
dedesi Abdüllatif Paşa 1853-54 yıllarında Kars’ta mutassarrıf olarak görev
yaparken bu evde ikamet etmiş. Ayrıca
Oniki Havariler Kilisesi (Kümbet Camii)
ve Evliya Cami de burada yeralıyor.
Kars’ta
gezilmesi gereken yerlerden birisi de Kars kalesi. 1153 yılında Selçuk’lu
Sultanı Melik İzzettin tarafından yaptırılan kale , iç ve dış olarak iki bölüm
halinde planlanmış, çeşitli dönemlerde saldırılarda yıkılmış ve orijinal halinden oldukça uzak. Kaleye
yaklaşık 1 km.lik hafif bir rampayla tırmanılıyor. Kale aynı zamanda Kars’ı
yukarıdan seyretmek için bir seyir terası görevi de görüyor. Kalede bulunan çay
bahçesinde dinlenirken, aynı zamanda şehri de seyredebilirsiniz. Kalenin arka tarafa bakan eteklerinde, Kars
çayının kenarında, yine Ruslardan kalma binalar bulunmakta. Bu binaların bir
kısmı Kafkas Üniversitesi Konservatuarı tarafından kullanılmakta. Bir diğeri ise Katerina Sarayı ismi ile otel
olarak hizmet vermekte.
Kars’a
gidince mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisi de Ani Harabeleri. Ani antik
kenti, Ermenistan ile sınırımızı belirleyen Arpaçay’ın batı kıyısında yer
alıyor. Kars’a 41 km uzaklıkta Ocaklı köyünde bulunan harabelere en kolay taksi
ile ulaşım sağlanıyor. Köye ulaşım
minibüslerle sağlansa bile minibüsler antik kente kadar gitmediği için pratik
olmuyor. Ani antik kenti, ipek yolu güzergahında
bulunduğu için her dönem önemini korumuş 5000 yıllık bir geçmişe sahip. Ani
antik kentinin etrafı yaklaşık 4.5.km uzunluğunda surlarla çevrili ve gezmek
için tam bir gün ayırmak gerekiyor.
Ermenistan ile sınırımızı belirleyen Arpaçay'dan görüntüler.
Ermenistan ile sınırımızı belirleyen Arpaçay'dan görüntüler.
Kars’ta
Çıldır Gölü, Allahuekber Dağları ve Sarıkamış ormanları Önemli Bitki Alanı
(ÖBA) olarak belirlenmiş. Ayrıca, Kafkas
ve İran-Anadolu noktalarının kesişiminde yer alması nedeniyle kuş gözlemcileri
için de önemli bir gözlem yeri. Her yıl eylül ayı sonlarında Kafkas
üniversitesi tarafından kuş gözlem şenliği düzenleniyor. Ayrıca kışın gelenler
için Çıldır gölü üzerinde kızakla gezinti de unutulmaz bir deneyim olabilir.
Daha önce hiç duymadığım ama araştırınca Kars kültürünün gelişmesinde önemli bir yer tutan Malakanları’da unutmamak gerek. Rus kökenli olan Malakanlar, savaşa karşıt olmaları nedeniyle Rus Çarlığı döneminde göç etmek zorunda kalmışlar. Günümüzde çok fazla Malakan kalmasa da merkeze 6 km uzaklıkta yer alan bir Malakan köyü olan Çakmak köyünde eski bir Malakan evi müzeye dönüştürülmüş ve ziyarete açılmış.
Geçtiğimiz
yüzyılda Malakan köylerinin yaylası olarak kullanılan, benimde anılarımda Kars’a
ulaşımda kışın aşırı kar yağışı ve tipi nedeniyle geçilmesi zor Boğatepe köyü de
ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Merkeze 45 km uzaklıktaki köy, Kars
peynirciliğinde önemli bir yer tutuyor. Boğatepe köyü, Kars’taki ekoturizm
faaliyetleri için de önemli. Köyde bir peynir müzesi kurulmuş. Taze kaşar, eski
kaşar, gravyer, çeçil, heriye tulum, Malakan şarap peyniri, Malakan beyaz
peyniri gibi değişik peynir çeşitleri
üretiliyor. Özellikle raf ömrü 5 yıl, üretimi 3 ay süren ve şarap yanında asil
bir peynir olarak nitelendirilen gravyer peyniri köy için önemli bir yere
sahip. Boğatepe köylüleri, aynı zamanda
tıbbi bitkiler ve bitki kurutma
konusunda da faaliyette bulunuyorlar. Boğatepe köyünde önceden haber
vererek tamamen organik köy kahvaltısı
yapabilir, ayrıca ev pansiyonculuğu yapan köy evlerinde konaklayabilirsiniz.
Farklı
etnik kökenlere sahip kültürel açıdan engin bir şehir olmasının yanı sıra, coğrafi ve iklimsel koşulları,
Kars mutfak kültürüne de yansımış. Kars
mutfağında hazırlanması ve sunumu ile kaz önemli bir yere sahip. Günümüzde artık buzdolaplarında saklanan kaz
kar yağınca kesilir, tuzlanır, saklanır ve ilkbahar kadar tüketilirmiş. Kars’ta yöresel yemekler yapan bilinen iki
restoran var. Kaz evi ve Hanımeli. Her ikisi de girişimci kadınlar tarafından
kurulmuş ve işletiliyor. Kaz evinin sahibi Nuran Hanım, kalenin eteklerinde eski
bir taş evi restore ediyor, oraya taşınacak.
Kaz etini bulgur pilavının üstünde servis yapıyorlar. Diğer yöresel yemekleri, hengel (mantı) umaç
helvası, evelik (bir tür ot) aşı
sayılabilir.
Sonuç
olarak, Kars her mevsimde gezilebilecek bir yer, kışın ayrı güzel, yazın ayrı.
Kışın kar, kayak, baharda ve yazın doğa turizmi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder