Gezgin: Gülten İŞÇİMEN
Din ile sanatın buluştuğu, dünyanın en büyük ve en önemli müze basilikasını gezmek için mutlaka birgün yolunuz Vatikan'a yolunuz düşsün.
İtalya’daki gezi
planımıza göre Roma’daki dördüncü günümüzde Vatikan’a gidecektik. Hatta Müze
biletimizi de önceden alarak fazla vakit kaybetmemeyi planlamıştık
Sabah erkenden metroya binerek Vatikan’a gitmeye çalıştık. Çünkü rezervasyonu yine en erken saat için yaptırmıştık. Önceki günlerde de yaşadığımız üzere sabah işe yetişme telaşında olan Romalılar yüzünden metro treni o kadar doluydu ki 2. treni bekleyerek zorlukla binebildik. Termini İstasyonunda inerek kırmızı hatta geçtik. Vatikan’a gidebilmek için Leponto durağında indik. Ancak bu duraktan Vatikan’a ulaşmak için uzun süre yürüdük. Vatikan'da geldiğimiz yer Saint Peter's Meydanının girişiydi ve çok uzun bir kuyruk vardı.
Sabah erkenden metroya binerek Vatikan’a gitmeye çalıştık. Çünkü rezervasyonu yine en erken saat için yaptırmıştık. Önceki günlerde de yaşadığımız üzere sabah işe yetişme telaşında olan Romalılar yüzünden metro treni o kadar doluydu ki 2. treni bekleyerek zorlukla binebildik. Termini İstasyonunda inerek kırmızı hatta geçtik. Vatikan’a gidebilmek için Leponto durağında indik. Ancak bu duraktan Vatikan’a ulaşmak için uzun süre yürüdük. Vatikan'da geldiğimiz yer Saint Peter's Meydanının girişiydi ve çok uzun bir kuyruk vardı.
Burada uzun süre
bekledik ve bu arada yağmur yağmaya başladı. Elimizdeki tek şemsiyenin altına
girdik ve kısa bir süre sonra arkamızda bekleyen ve sonradan Kolombiyalı
olduğunu öğrendiğimiz bir delikanli da şemsiyemiz altına girmeye çalıştığını fark ettik.
Gülerek bir sakıncası olup olmadığını sordu. Ancak şemsiyenin3 kişi için yeterli
olmadığını anlayarak koşarak karşıdaki bir dükkandan şemsiye alarak döndü.
Şemsiyeyi açtığında Ayşe’yle gülmemek için kendimizi zor tuttuk. Adam kırmızı
renkli ve üzerinde amor yazılı olan bir şemsiye almıştı. Yağmur yağınca şemsiyelerin
çoğu satılmış ve adamcağız da başka
şemsiye bulamamış olabilir. Gerçi böyle şeyleri bu insanlar hiç sorun yapmıyorlar.
Oğlum böyle bir şemsiyeyle dolaşmak yerine eminim ıslanmayı yeğlerdi.
Tam girişe geldiğimizde
görevli bize Müze girişinin burası olmadığını söyledi. İkimiz de Müze’ye
Meydana girerek ulaşacağımız gibi yanlış bir bilgiye sahiptik. Ayrı
girişlerinin olduğu konusunda ne arkadaşlarımızdan ne de okuduğumuz yazılardan
bir şey hatırlamıyorduk. Yine de Meydana girdik. Burada ayin yapıldığından çok
büyük bir kalabalık vardı.
Müze girişimiz için
saate göre rezervasyonumuz olduğundan fazla durmadan Meydandan çıkarak yürümeye
başladık. Müzeyi bulduğumuzda randevumuz olduğundan beklemeden biletlerimizi
alarak içeri girdik. Vatikan Müzeleri
uzun, ters U şeklinde bir koridor şeklinde tasarlanmış. Solundan yürümeye
başladık ve Sistina Şapeli’ni yolun en sonunda görüp koridorun sağından
turumuzu tamamladık. Burada o kadar çok eser var ki anlatmakla bitmez. Raphael
odaları özel önem taşımakta olup pek çok resim ve heykel bulunmaktaydı. Sadece
o kadar Mısır mumyasının ve lahitlerinin orada olmasını anlamakta zorluk
çektik.
Müzenin bahçesi de ayrı
bir güzeldi. Müze’den Papanın yürüyüş yaptığı bahçeyi de kuşbakışı görme imkanı
oldu.
Şimdi gelelim en önemli
kısmına yani Sistina Şapeli’ne. Vatikan’ın en önemli dini yerlerinden biri olan
Sistina Şapeli, Papa IV. Sixtus için 1477 ile 1483 yılları arasında yaptırılmış
ve şapel takdis edilerek açılmıştır. Mimarları Baccio Pontelli
ve Giovanni de Dolci
olup, Rönesans mimari stilli ile inşa edilmiştir. Yüksekliği 20,70 metre olan
Şapel, dikdörtgen prizma şeklinde ve yüksek tavanlıdır. Tavan basık bir beşik tonoz
ile örtülüdür. 40,93 metre uzunluğu ve 13,41 metre enindeki boyutları ile Süleyman'ın Tapınağı için Eski Ahit'te
verilen ölçülerdedir.
Başlangıçta tavanının
altın yaldızlarla süslenerek maviye boyandığı ve duvarlara Musa ile İsa’nın
hayatından sahneler çizildiği, sonrasında Sixtus’un yeğeni, Papa II. Julius’un
1508 ve 1512 yılları arasında mavi-altın rengindeki tavanı değiştirmesi için
Michelangelo’yu tuttuğu kaynaklarda belirtilmektedir.
Michelangelo,
tavan fresklerini özel bir iskele kurdurarak
üzerinde tek başına çalışmış. Dünyanın Yaratılışı ve İnsanın Düşüşü gibi
konuların betimlendiği ana panolar Eski ve Yeni Ahit figürleriyle sarılmıştır.
İsa’nın doğumunu önceden bildirdikleri söylenen kahinler bunun dışındadır. Bu
muazzam proje için Michelangelo Hz. İsa’nın ataları, peygamberler, kâhinler ve
oluşumla ilgili sahneler tasarlamış, fresklerle portreler yapmıştır.
Ziyaretçiler
için tasarlanmış bu sahneler günah ve ilahi öncelikler ile ilgili önemli
prensipleri konu alır. Tavanda yer alan en ünlü sahnelerden biri Adem’in
Yaratılışı Sahnesi’dir (The Creation of Adam). Tanrı'nın ilk insan Adem'e hayat
verişini betimleyen freskte Tanrı'nın yüzü olarak Michelangelo'nun kendi yüzünü
çizdiği düşünülmekteymiş. Tanrı'nın sağ kolu, hayat ışığını vermek için
Adem'in parmağına doğru uzanmış. Sol kolunun altında ise bir kadın
resmedilmiş. Bu kadının henüz yaratılmamış olan Havva'yı temsil ettiği
düşünülmekteymiş. Tanrı ve Adem'in ellerini içeren detay ise freskin en önemli
kısmını oluşturmaktadır.
1980’lerde
yapılan yenileme, tavan fresklerinin beklenmedik canlı renklerini ortaya
çıkarmış. Ortaya çıkan renkler öngörülenden çok daha parlak olduğu için
şaşkınlık yaratmış ve restorasyon eleştirilere uğramıştır. Oysa uzun yıllar
boyunca Michelangelo ile özdeşleştirilen koyu renklerin, yüzyıllar boyunca
biriken kir tabakalarının sonucu olduğu ortaya çıkmıştır.
Şapelin
içindeki duvarlarda Kutsal kitap kaynaklı
onlarca sahne ve papaların portreleri resmedilmiştir. Botticelli, Pinturicchio, Perugino, Ghirlandaio ve Signorelli gibi 15. yüzyılın ünlü İtalyan Rönesans ressamlarının
eserleri duvarlarda yer almaktadır. Şapelin yan duvarlarında, Musa’nın ve
İsa’nın hayatından paralel sahnelerin betimlendiği 12 resim Perugino,
Botticelli ve Signorelli gibi sanatçıların eserleriymiş. Şapel duvarlarının
dekorasyonu, 1534-41 yılları arasında altar duvarındaki Son Yargı’yı ekleyen
Michelangelo tarafından tamamlanmış. Bu eser için Michelangelo'nun olgunluk
döneminin başyapıtı olduğu söylenmekteymiş.
Tavanda
yer alan Adem’in Yaratılışı sahnesi dışında, Adem ve Havva’nın Bilgi Ağacı’ndan
yasak meyveyi tatmaları ve Cennet’ten kovulmalarının betimlendiği İlk Günah,
Libya Kahini, Güneşin ve Ayın Yaratılışı sahneleri de Şapeldeki önemli
betimlemelerdenmiş. Döşemede
de 15. yüzyıla ait çeşitli renkli geometrik mermer kompozisyonlar
bulunmaktadır.
Sistina
Şapeli, sadece olağanüstü sanat eserlerini görmek isteyen turistlerin gittiği
bir yer değildir. Burası halen Papanın çeşitli ayin ve vaftiz törenlerine
katıldığı ve kardinallerin yeni papayı seçerken oy kullanmak için toplandığı,
aktif hizmet veren bir kilisedir.
Ama
maalesef bu olağanüstü resimlerin fotoğrafını çekmek yasaktı. Döne döne ve
kafamızı kaldırmaktan boynumuz ağrıyarak uzun süre şapeldeki bu resimleri
seyrettik. O kadar canlıydılar ki üç boyutlu gibi olduklarından sanki her an
hareket edeceklermiş hissi yaratıyorlardı.
Şapel’den
sonra görecek çok fazla eser kalmamıştı. Onları da hızla gezerek Müze gezimizi
sonlandırdık.
Vatikan'ın
kendine ait bir postanesi de var. Burada Vatikan pulları kullanılıyor. Ayşe,
Müze postanesinde satılan kartlardan aldı ve yakınlarda sağlık problemleri
yaşayan bir arkadaşına moral olması için postaladı. Posta servisinin oldukça
hızlı olduğu söyleniyor.
Müzeyi
gezmeyi tamamladıktan sonra tekrar Saint Peter's Meydanına döndük. Sabah ki
kalabalıktan eser kalmamıştı. Rahat bir şekilde içeri girdik. Vatikan’da yer
alan Aziz Petrus Meydanı, Napolili
sanatçı, heykeltıraş ve mimar olan Gian Lorenzo Bernini tarafından Papa VIII.
Alexander için 1656-1667 yılları arasında yaptırılmış.
Meydanın
ortasında elips alan çevresinde süslü fıskiyeli su havuzu yer almaktadır.
Meydanda 2 adet çeşme yer alıyor. Sol bölümde yer alan çeşme Bernini’nin,
sağ tarafta yer alan çeşme ise Domenico Fontana’nın eseriymiş. Orta kısımda ise
Papa V. Sixtus tarafından
diktirilen 25,5 metre yüksekliğinde bir Mısır dikili taşı bulunmaktadır. Bu
dikili taş Mısır dönemi içerisinde bilinmeyen bir firavun tarafından
yaptırılmış ve Roma'ya Mısır'dan getirilerek diktirilmiştir. Dikili taşın
üzerinde bir Çapraz Hac yer almaktadır. Bernini’nin 196 cm
aralıklı sütun dizisi ise buraya gelen ziyaretçileri kucaklamak ister gibi iki
yana açılmış.
Papa her
yılbaşında meydanda toplanan Katolik ve diğer mezhepten dinleyicilerine
seslenerek mesajlarını okuyormuş.
Şimdi
Vatikan’daki St.Pietro’s Basilica’ya gidiyoruz. Vatikan’da yer alan Aziz Petrus
Bazilikası,
Hıristiyan dünyasının en önemli yapılarından biridir. 23.000 metrekare arazi
üzerinde, 222 metre uzunluk ve 136 metre yükseklikteki bazilika, dünyanın en
büyük kilisesi olup yapı içine aynı anda 60.000 kişi sığabiliyormuş.
Vatikan’a
kısa şort ve mini etekle girmek yasak. İçeri girdikten sonra gezilebilecek 3
yer var.
St.Pietro's
Manastırı içi.Hıristiyan tarihinin en şaşalı Manastırlarından olup muazzam ve oldukça
etkileyici bir eserdir.
Bir
diğeri Basilica. Eski Papa'ların
kıyafetleri, taçları, haçları ve buna benzer eserler burada sergileniyor.
Son
olarak "Tombs of the Saints" kısmına girip St.Pietro'dan yapıldığından
itibaren gelmiş geçmiş tüm papaların mezarlarının bulunduğu kısım
gezilebiliyor. Birkaç sene önce ölen Papa 2. Jean Paul’e ait mezar da
görülebilir.
Biz
bunlardan Manastırı gezmeyi tercih edip diğerlerini zaman darlığı nedeniyle
görmek istemedik. St.Pietro's Manastırının içinde görülmesi gereken önemli
birkaç şey var. Bunlardan bir tanesi Pieta’dır. Pieta,
Michelangelo tarafından yapılmış, Meryem Ana'nın kucağında çarmıhtan
indirilen Hz. İsa'yı taşıdığı bir heykel olup hüznü ve mutsuzluğu çok canlı
bir şekilde veren bir heykel olduğunu söyleyebilirim. Meryem Ana'nın
kemerinde Michelangelo'nun imzası olduğu söyleniyor ve bu imzaladığı tek
eseriymiş. Ayrıca Michelangelo’nun bu mermer heykeli tamamladığında sadece 25
yaşında olduğu da belirtiliyor.
|
Diğer
görülmesi gereken bir heykel ise Aziz
Petrus'un bronzdan yapılan heykelidir. Hz. İsa tarafından cennetin anahtarının
Aziz Petrus'a verildiği söyleniyor. Bu anahtar bir papadan diğer papaya
geçmekteymiş. Bu heykelde de Aziz Petrus elinde cennetin anahtarını tutmaktadır.
Gelen ziyaretçilerin dokunması ve öpmesi sonucu bu heykelin ayağı aşınmış.
Sanırım bu nedenle olsa gerek heykelin önü bariyerle kapatılarak ziyaretçilerin erişimi engellenmiş. Belki özel
günlerde bu bariyeri kaldırıyor olabilirler. Biz uzaktan bakıp fotoğrafını
çekmekle yetindik.
Bazilikanın
hemen her köşesinde görülebilecek eserler doluydu. Nereye bakacağımızı
şaşırmıştık.
Bazilikanın kubbesini Cupola(Kubbe) Michelangelo’nun tasarladığı belirtiliyor. 136 metre civarında yüksekliğe sahip olan bu kubbenin bitmiş halini görmek ise maalesef kendisine kısmet olmamış. Buraya çıkmak için 2 yol var. Ya asansöre binip sonra 350 basamak yürüyeceksiniz ya da tüm yolu yürüyerek çıkacaksınız. Bizim daha gezecek yerlerimiz olduğundan fazla enerji sarf etmemek için biraz fazla para ödeyip asansörlü çıkışı tercih ettik. Asansörün çıkabileceği maksimum noktadan sonra herkesin yürümesi gereken bölüm başlıyor. Oradaki avluda bir miktar soluklandık ve fotoğraf çektik. Oradan sonraki 350 basamak oldukça yorucuydu. Biraz merdivenleri çıkınca bir kapıdan geçerek Bazilikanın içini tepeden görme imkanı bulduk.
Bir kisinin geçebileceği darlıkta merdivenlerden geçtik. Bazen kubbenin eğimli kısmına denk gelince
duvarın yan şekilde olması nedeniyle yan yan yürüyerek oldukça değişik bir
deneyim yaşadık.
Ancak,
merdivenleri tırmanıp çıkışa gelince bu manzara için yorgunluğa değer dedik. Roma
ayaklarımızın altındaydı ve muhteşem bir manzara bizi bekliyordu.
İniş
ise daha kolay oldu. Asansöre bineceğimiz noktadaki avluda biraz mola verdik.
Kiliseden
dışarıya çıkınca ilk dikkatimizi çeken şey İsviçreli Muhafızlar oldu. 1506
yılından beri Papa'nın güvenliğinden sorumlu olan, Vatikan'ın küçük ordusu gibi
düşünebileceğimiz İsviçreli askerler geleneksel kıyafetleriyle ilginç bir
görüntü oluşturuyorlardı. Çok fazla yaklaşmadan bir fotoğraf almaya çalıştık.
Vatikan
küçük bir ülke gibi görülebilir ama gezilecek alan çok fazla. Dini görevlerini
yerine getiren hıristiyanlarla birlikte biz de burayı görmekten ve gezmekten
çok mutlu olduk. Aziz Petrus
Bazilikası’nda
ellerimizi açtık ve duamızı da kendi usulümüzce yaptık.
çok bilgilendirici bir yazı, bu arada biz de girişi bulamamıştık
YanıtlaSilGülten'in akıcı ve ayrıntılı anlatımı sayesinde Vatikan hakkında bayağı bilgilendik. Teşekkürler
YanıtlaSilGülten hanımın Vatikan'ı anlatış tarzını
YanıtlaSilbeğendim.Bende Vatikan'ı görme Arzusu oluşturdu.
Gülten hanıma ve bloğunda yayılayan
Tülay hanıma çok teşekkür ediyorum.